İstanbul’da bebek acil hastalarını daha evvel anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip, vefatlarına neden olan “Yenidoğan Çetesi” nin yargılanmasına başlandı. Sanıklar haklarındaki savlara yönelik savunma yapıyor.
Yenidoğan Çetesi davasında 47 sanığın yargılanmasına Bakırköy Adliyesi 21. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam ediliyor. Davanın dün görülen dördüncü oturumu tutuklu sanık Funda Özen’in savunmasıyla başladı.
Reyap Hastanesi’nde medikal muhasebeci olarak vazife yaptığını belirten Özen’e, SGK faturalarını kendisinin kestiği ve sanık Hasan Basri Gök ile yaptığı telefon görüşmesinde “Ben tarihleri değiştirmiştim, haydi tekrar şanslısınız” biçiminde bir tabir kullandığı hatırlatıldı.
Tarihleri değiştirme yetkisi olmadığını söyleyen İhtimam, “Faturalarla oynamadım. Tıbbi bir bilgim olmadığı için tıbbi evrakla müdahale etmem mümkün değil. Ağır bakımda çalışmadım ve hasta sevklerinin nasıl yapıldığını bilmem” biçiminde konuştu. Savcının “Hasan Basri sizin hastanenizde çalışmıyor, neden kendisini arıyorsunuz?” sorusuna, “Doktor çok ağır olduğunda ya da ulaşamadığımda kendisiyle bağlantıya geçiyordum. Fırat Sarı, bu durumlarda Hasan Basri’ye sorabileceğimi söyledi” halinde cevap verdi.
Ardından Esenyurt Belediyesi’nde Sıhhat İşleri Müdürü olan tutuklu Renas Kılıç, savunma yaptı. Mahkeme Başkanı, Kılıç’a yönelik “112’ye başvuran hastaları yöntemsiz bir formda Reyap Hastanesi’ne sevk etmekle suçlanıyorsunuz, suçlamaları kabul ediyor musunuz?” sorusunu yöneltti. Kılıç, bu suçlamayı reddetti. Kılıç, Reyap Hastanesi sahipleriyle tanışıklığı olduğunu ve gereksinim duyduklarında kendisine yönlendirme yaptığını söyledi.
‘MENFAAT İÇİN DEĞİL’
Mahkeme Başkanı, Renas Kılıç’a, “Fırat Bey’in hastalarını takip etmen vazifelerin ortasında mı?” diye sordu. Kılıç, “Takip etmiyorum. Bana ulaştılar, Fırat Bey’e ulaşamamışlar, bu yüzden ben de ulaştım” cevabını verdi. Medisense üzerinden yapılan para transferlerine ait soruya da Kılıç, “Fırat Bey’e ben para gönderiyordum, onun bana gönderdiği tarih 2019’dur” dedi. Hasta sevkleriyle ilgili olarak, “Bana hasta yakınlarından talep gelirse, hastalar bize ulaşıyor. Hiçbir menfaat elde etmek için değil” halinde konuştu.
Mahkeme Başkanı’nın çapraz sorgu öncesi söyleyeceği bir şey olup olmadığını sorduğu Kılıç, şunları söyledi: “Sosyal medyada çıkan haberlerden ötürü masumiyet karinesine bakılmadı. Ben kamu ziyanı ile suçlanıyorum fakat katil ilan edildim. Ben yalnızca belediyeyi ziyana uğratmamış olabilirim. Bir amacım vardı, belediye başkanı olup insanlara yardım etmek istiyordum. Ben insanların ortasına nasıl çıkacağımı düşünüyorum. Siyasi partiler, siyaset yapıyor biz burada katil damgası yiyoruz. Siyasi partiler erken seçimden ötürü bizim hayatımızla oynuyor. Politikler kendi ortalarında siyaset yapıp, Sıhhat Bakanlığı’nın bir açığı aranıyor. Filler tepişir çimler ezilir.” Duruşma savcısı Kılıç’a bu mevzuyla ilgili belediyenin hakkında idari bir sürecin yapıp yapmadığını sordu. Kılıç “Bana iletilen bir bir soruşturma yok, hala belediyedeyim. Maaşımın üçte ikisini şu an alıyorum” dedi.
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 1399 sayfalık iddianamede, sanık doktor Fırat Sarı’nın elebaşı olduğu hata örgütünün sevk ve yönetimini sanık doktor İlker Gönen ile 112 Acil Davet Merkezi ambulans sürücüsü Gıyasettin Mert Özdemir’in yaptığı belirtiliyor. İddianamede, hata örgütünün temel gayesinin, işletmesini dönem aldıkları yenidoğan ağır bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf edip doluluğunu sağlamak, hastaların basamaklarıyla oynama yapıp, Toplumsal Güvenlik Kurumundan (SGK) üst sonda ödeme almak olduğu kaydediliyor.
Sanıklar tarafından hasta bebeklerin durumunun olduğundan daha ağır gösterildiği, olması gerekenden daha uzun mühlet yatışlarının sağlandığı belirtilen iddianamede, bu biçimde SGK’den yüksek fiyat tahsil edildiği ve birtakım hasta yakınlarından fazla para alındığı anlatılıyor.
Bebek hastaların uygun sıhhat hizmeti almasını sağlayacak hastanelere sevki yerine şüphelilerin seçtiği, örgüt ismine karlı görünen hastanelere yatırıldığı aktarılan iddianamede, karın birçoklarının sıhhat çalışanı olan örgüt üyesi sanıklarla paylaşıldığı söz ediliyor.
Esas gayenin, bebeklerin sıhhat durumunun uygunlaştırılması değil maddi açıdan en fazla yarar elde edilmesi olduğu iddianamede bildiriliyor.
CEZA İSTEMLERİ
İddianamede, sanıklar Fırat Sarı ve İlker Gönen için 10 bebeğin mevti nedeniyle “kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi”, “nitelikli dolandırıcılık” ve “suç işlemek gayesiyle örgüt kurmak” cürümlerinden 10 defa, “resmi evrakta sahtecilik” cürmünden da 11 sefer uygulanmak üzere toplam 177 yıl 6’şar aydan 582 yıl 9’ar aya kadar mahpus cezası talep ediliyor.
Sanık Gıyasettin Mert Özdemir’in ise “kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi”, “kişisel bilgilerin hukuka alışılmamış ele geçirilmesi”, “kamu kurum ve kuruluşlarının ziyanına dolandırıcılık”, “suç işlemek hedefiyle örgüt kurma” ve “resmi evrakta sahtecilik” cürümlerinden 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar mahpusla cezalandırılması isteniyor. 8’i bayan 44 sanık hakkında da benzeri kabahatlerden mahpus cezaları öngörülüyor.
İddianamede, “dolandırıcılık” kabahati işlenerek maddi menfaat temin edilen sorumlu hastaneler ve şirketler için de hükmî şahıslara has güvenlik önlemi uygulanması, bunların kapatılıp mal varlıklarına el konulması talep ediliyor.
Soruşturma kapsamında İstanbul’da 9, Tekirdağ Çorlu’da 1 hastanenin ruhsatı iptal edilmiş, bu hastanelerde tedavi gören bebekler ve hastalar ambulanslarla kamu hastanelerine sevk edilmişti.
Öte yandan yenidoğan çetesine ait soruşturmayı yürüten Büyükçekmece Cumhuriyet Savcısı Y.E’yi makamında vefatla tehdit edenler de tutuklanmıştı.